Kur’ân-ı Kerîm, insanları doğru yola iletmek üzere gönderilmiş ilahi bir kitaptır. Ancak muhatap aldığı insan topluluğunun bilgi düzeyleri, anlayış seviyeleri ve niyetleri farklı olduğu için ayetlerin tamamı aynı açıklıkta değildir. Kur’an ayetleri muhkem ve müteşabih olmak üzere iki gruba ayrılır. Bu yazıda müteşabih ayetlerin mahiyeti, bunların peşine kimlerin takıldığı ve bu çerçevede “Ona ruhumdan üfledim” (نَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِي) gibi ifadelerin nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde durulacaktır.
“Müteşabih” kelimesi Arapça’da “birbirine benzeyen, kapalı ve yoruma açık olan” anlamlarına gelir. Terim olarak, manası açıkça anlaşılamayan, zahiri anlamı ile murad edilen anlamı arasında fark bulunan, benzetmeler, teşbihler içeren ayetlere müteşabih ayetler denir.
Kur’an’da bu durum, Âl-i İmrân suresi 7. ayette şöyle ifade edilir:
“O (Allah), sana Kitabı indirendir. Ondan bir kısmı muhkem ayetlerdir, ki bunlar Kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve kendi arzularına göre tevil etmek için onun müteşabih olanlarının peşine düşerler...” (Âl-i İmrân, 3/7)
Kur’an’da birçok yerde geçen “فَنَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِي - Ona ruhumdan üfledim” (Sad 38/72, Hicr 15/29, Secde 32/9, Enbiya 21/91) ifadesi, müteşabih bir ifadedir. Zira Allah Teâlâ’ Subhan'dır, bir organ veya nefesten münezzehtir, Nefes almaya ihtiyaç duymaz Hayy'dır, Kayyum'dur. Buradaki “ruhumdan” ifadesi zatından bir parça anlamında değil, kendisine izafe edilen bir yaratma, özel bir lütuf ve şereflendirme anlamındadır.
“Ruhumdan üfledim” ifadesi, Allah’ın emriyle yaratılan bir şeyi şereflendirmek üzere kendisine nispet etmesidir. Nitekim “Beytullah” (Allah’ın evi), “Nâkatullâh” (Allah’ın devesi) gibi ifadelerde de bu tür bir izafet vardır.
Kur'an'da Cebrail'den ruh (“Ruh’ul-Emîn” (Şuarâ 26/193) ve “Ruh’ul-Kudüs” (Bakara 2/87)) diye bahseder ki Cebrail bir melektir,Rahman'ın yarattığı bir kuludur, Allah'ın zaatından bir parça değildir.
Nitekim İsa(a.s)'dan bahseden ayetler bu konuda oldukça açıklayıcıdır:
Çekmişti onlarla arasına bir perde. Biz ona düzgün bir insan şeklinde görünen rûhumuzu (cebrail'i) göndermiştik. (Meryem-17)
Ey meryem oğlu İsa!Sana ve annene (verdiğim) nimet(ler)imi hatırla! hani seni kutsal ruh (cebrail) ile desteklemiştim. (Maide-110)
Ey kitap ehli! Dininizde aşırı gitmeyiniz ve Allah hakkında gerçek olandan başkasını söylemeyiniz. Meryem oğlu İsa, sadece Allah'ın elçisidir; İsa Allah'ın, Meryem'e ulaştırdığı kelimesidir. O'ndan bir ruhtur. (Nisa-171)
İffetini koruyanı da(Meryem).O'na ruhumuzdan üflemiştik, onu ve oğlunu alemlere ayet kılmıştık. (Enbiya-91)
Kur'an'da Allah, Maide 110' da "destekledim-eyyedtuke", Meryem 17' de "gönderdik-feerselna" diye ifade ederken Enbiya 91' de "üflemiştik-nefahna" der. Bu bağlamda "üflemiştik" ifadesinin, beşeriyatın ağzından çıkan ve nefes vermekle yapılan üfürmeden farklı olarak müteşabih bir ayet olduğu açıktır.
Allah, meleklerini kendisinin çocugu veya parçası sayanları kafir ilan etmektedir:
"Dediler ki: Rahmân bir çocuk edinmiştir. (Hayır!) O (melekler), sadece ikram edilmiş kullardır. Allah’ın sözünün önüne geçemezler ve O’nun emriyle hareket ederler." (Enbiya 26-27:)
"Onlar, Rahmân’ın kulları olan melekleri dişi varlıklar saydılar. Onların yaratılışına şahit mi oldular?" (Zuhruf-19)
"Yaptılar kullarından ona cüz(parça)." (Zuhruf-15)
Allah, Meryem oğlu İsa'yı ilah sayanları kafir ilan etmektedir:
"Şüphesiz ki Meryem oğlu mesih (İsa) Allah'tır!" diyenler elbette kâfir olmuşlardır.(Maide-17)
Allah, Meryem oğlu İsa'yı Allah'ın zaatından bir parça veya çocuğu sayanları kafir ilan etmektedir:
Yahudiler, "üzeyir[1] Allah'ın oğludur." demişlerdi.Hristiyanlar da "Mesih (i̇sa) Allah'ın oğludur." demişlerdi.Bu, onların ağızlarındaki (anlamsız) sözleridir. Daha önce kâfir olanların sözlerine benzetiyorlar.Allah onları katletsin! Nasıl da döndürülüyorlar!(Tevbe-30)
Müteşabih Ayetlerin Peşine Kimler Takılır?
Ayette belirtildiği üzere, kalplerinde eğrilik olanlar müteşabih ayetlerin peşine düşerler. Bu kimseler, Allah’ın muradını değil, kendi arzularını gerçekleştirmek, fitne çıkarmak ve bâtıl görüşlerini meşrulaştırmak isterler.
Bu kişiler genellikle:
-
Zâhirî anlamda takılıp mecazı inkâr edenler,
-
Kur’an’ı sadece akıl yürütmeyle çözmeye çalışan filozoflar,
-
Batınî anlamlar üreterek gerçek manayı örtmeye çalışan bâtınî gruplar,
-
Dinî hükümleri keyiflerine göre eğip büken bid'at ehli kimselerdir.
Bazı tasavvuf ehli kimseler "Bu ruh nereden geldi? Allah'ın zaatından." gibi ifadeler kullanarak şirke düşmekte ve başkalarının da imanını tehlikeye atmaktadırlar. Haşa ve kella. Ruhun Allah'ın zaatından geldiğine dair bir ifade kur'an'ın hiç bir yerinde bulunmamaktadır. Bu tür ifadeleri kullanan kimselere dikkat etmeli ve inancımıza halal getirmemeye çalışmalıyız.
Oysa ilimde derinleşmiş müminler, müteşabih ayetlerin Allah katında bir hikmete binaen böyle geldiğini kabul eder, onları muhkem ayetlerle birlikte değerlendirir ve ihtiyatlı bir tevile yönelirler.
Dolayısıyla, müteşabih ayetleri fitne ve bozgunculuk aracı kılanlardan değil, onları anlamaya çalışan, fakat anlamasa da iman edip teslim olanlardan olmak en doğru yoldur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder