17 Mayıs 2025 Cumartesi

Evliyaullaha Allah'tan Daha Fazla Teslim Olmak Doğru Bir Davranış MI? ("Yahudiler Allah'ın evliyaları sadece bizleriz dediler."(Cuma-6))

Yoksa Kafirler, Benim yanım sıra evliya edinebileceklerini mi sandılar? Biz, Cehennem'i Kafirlere bir nüzul olarak hazırladık. (Kehf-102)


Bu yazımızda halk arasında hızır diye bilinen ancak kur'an'da ismi verilmeyen şahıs ile Musa(a.s)'ın kıssasının tasavvufçular tarafından istimar edilmesine değineceğiz.

Öncelikle kendisine evliyaullah diyen bir takım müslüman kisveli kimselerin bu konu hakkındaki görüşlerinden örnekler paylaşarak başlayalım: 

Gavs Hz’nin yüce meclislerinde ihlas üzerine sohbet ediliyordu.Ben Haliti Öleki, ihlası sordum. Cizreli Mevlana Ahmed’in beytini okudu: "Kuran ve ayetlere yemin ederim. Eğer meyhanenin piri Lat’a secde edin dese Müridler ona uyarlar." İhlas bu kadar mıdır? dediğimde. "Bu kafi değilmidir? buyurdu.((Seyyid sıbgatullah arvasi: Minah 59 , Sayfa 62, Menzil yayınları 1996)

Kendini şeyhine satılmış bir köle gibi kabul ederek teslim olmak.(Eşrefoğlu rumi: Muzekkin nufus, sayfa 459, semerkand yayınları )

Tam ihlas, şeyhin söz, fiil ve hali, açık hükümlere muhalif olsa veya olmasa dahi, şeyhin muradına uygun olarak hareket etmektir.(Seyyid sıbgatullah arvasi: Minah, Sayfa:143 Menzil yayınları 1996)

Zünnundan naklen: Üstadına Allahtan daha fazla teslimiyet göstermeyen kişi asla mürit olamaz. (Feridüddin Attar: Tezkiretül Evliya, 219.sayfa, Semerkand Yayınları, Tercüme: Süleyman Uludağ)

Şahı Nakşıbend'in emrine uymayarak hırsızlık yapmadığı için kendisine dünyanın dar geldiği adam: https://www.nasihatler.com/naksibendi-bereketi/

Ayrıca Fetö örgütünün hızır musa kıssanı nasıl istismar ettiğini okumak istersiniz adresten ulaşabilirsiniz: https://www.aa.com.tr/tr/15-temmuz-darbe-girisimi/fetoden-yasa-disi-eylemlerine-hizir-kilifi/1531350

Kehf Suresi’ndeki Hızır kıssasında Hz. Musa, kendisinden daha bilgili bir kulun varlığını öğrenince ona ulaşmak ister.Burada asıl mesele, Hz. Musa’nın sabırsızlığı değil, onun kendi şeriatına bağlı kalma zorunluluğudur. O, bir peygamberdir ve Allah'ın kendisine bildirdiği ilim ve emirlerine göre hükmetmekle yükümlüdür. Bu yüzden, Hızır’ın yaptığı işlerde zahirî anlamda zulüm ya da haksızlık görür ve müdahale eder.

Teslimiyetin Yalnızca Allah’a Olması

Rabbi İbrahime teslim ol(islam ol) dedi. İbrahim'de "alemlerin rabbine teslim oldum" dedi.(Bakara-131)

Hz. Musa’nın gösterdiği tavır, Allah’tan başkasına mutlak teslimiyet göstermemesi gerektiğini yansıtır.O, bir kulun işlerinde hikmet arayabilir, ona saygı duyabilir, hatta ondan öğrenebilir; fakat Allah'ın kendisine verdiği emirle çelişen bir uygulamaya sessiz kalamaz.

Bu tavır, bize teslimiyetin yalnızca Allah’a ve O’nun açık emirlerine olması gerektiğini öğretir. Hiçbir veli, hiçbir hükümdar, hiçbir âlim, Allah'dan üstün değildir. Bu bağlamda, Hz. Musa’nın gösterdiği tepki, şeriatın muhafazası adına bir gerekliliktir.Hz. Musa’nın gösterdiği sabırsızlık, aslında şeriatın izzetini ve Allah’a olan sadakati korumaya yönelik bir kararlılık olarak okunmalıdır. Dolayısıyla, teslimiyetin hakikati, Allah’ın kitabına ve onun bildirdiği hükümlere yöneliktir; ne bir zata, ne bir ilhama, ne de bir zahir-ötesi bilgiye…

Bana Soru Sorma! 

Kutu içinde sizi sokacak bir yılan saklıyor olabilir.

Yakmak niyetiyle bahçenizde ki odunlara yöneldiniz ancak odunlar içinde sizi sokacak bir yılan saklıyor olabilir.Tedbirli olmanız gerekir.  

"Beşer şaşar" diye ne güzel demişler.Diyelim ki o ismi geçmeyen adam kafir bir kimse veya aniden çılgınlaşıp bütün o bahsedilen gizemli işleri keyiften yapıyor olsun.Musa bunu bilemez ve bu yüzden mutlak teslimiyet sunmuyor.Musa biliyor ki karşısındaki de Allah'ın bir kulu, beşer, layüsel ve hatadan münezzeh değil.  Diyelim ki o kimse kafir bir kimse ve çılgınlıktan yapıyor: bu durumda onun yaptığı zulme Musa'nın ses dahi çıkarmaması kendi aleyhine olurdu.

    Bu kimseler ayrıca sohbetlerin de "Eğer çevrenizde evliya bir zaat varsa ve siz dediğini yapmıyorsanız dünya ahiret yüzünüz gülmez." gibi ifadelerle insanları manipüle ederek, endişe salarak onların üstünde adete tahakküm kurma girişimlerinde bulunuyorlar. 

Musa(a.s) Kur'an'da bahsedilen kimseye teslim olmamasına rağmen ne kınanır ne de o ismi geçmeyen kimse yüceltilir.O ismi geçmeyen şahı Musa'ya kitabında olmayan necis şeyleri yapmasını emretmediği halde onun yaptıklarına sabredemez. Tasavvufcular bu kıssayı yanlış yorumlayarak Allah'ın elçisi Musa'yı mesaj içinde "sabredemedi" diye küçümserler ve size sabretmenizi tavsiye ederler. Halbuki Allah Kur'an'da kulu ve elçisi Musa'ya selam eder "Selamun ala Musa ve Harun(Saffat-120)". Musa, Allah katında iyiler arasındadır ve gülmektir. 

Musa kıssası üzerinden örnek vererek onların yahut evliya bildiğiniz zaatın her dediğini yapmanızı telkin eden bu şahıslar kıssayı da anlamamışlar.O ismi geçmeyen şahıs Musa(a.s)'ya sadece sabretmesini söyler. Yukarıda onlardan alıntıladığımız metinlerde olduğu gibi sabretmek dışında herhangi bir şey yapmasını da söylememektedir.Herşeyi kendisi yapar ve Musa'ya sadece sabretmesini söyler.Örn: O ismi geçmeyen şahıs Musa'dan Şahı Nakşıbend'in istediği gibi hırsızlık yapmasını istemez.

Yahudilere göre de onlardan olmayan Allah'ın evliyası değildir.Tasavvufcular tıpkı sözlerini Yahudi'lerin sözlerine benzetiyorlar:

De ki: "Ey yahudiler.Diğer insanlar değil de yalnızca kendinizin Allah'ın dostları olduğunuzu sanıyorsanız ve bu konuda doğruysanız ölümü isteyin!" (Cuma-6)

Rahman'ın size gönderdiği kitapta aksi yazıyorken hahamınızın,rahibinizin,şeyhinizin arzusunu istediğini yapıyorsanız işte bu onları rab edinmenizdir. 

Onlar, Allah'ın yanı sıra hahamlarını, rahiplerini ve Meryem Oğlu Mesih'i rabbler edindiler. Oysa bunlar, bir tek olan İlah'a kulluk etmekle emrolunmuşlardı. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, bunların ortak koştuklarından münezzehtir. (Tevbe-31)

Peygamber (s.a.v): Onlar Allah’ın helâl kıldığını haram, haram kıldığını helâl kıldıklarında, siz de onları dinlemediniz mi?"
Adiy: "Evet."
Peygamber (s.a.v): "İşte bu, onları rab edinmenizdir."
(Tirmizî, Tefsîrü'l-Kur’ân, 10; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/257)


15 Mayıs 2025 Perşembe

Müteşabih Ayet Nedir? ("Ruhumdan üfürdüm" müteşabih bir ayet midir?) Müteşabih Ayetlerin Peşine Kimler Takılır?

Kur’ân-ı Kerîm, insanları doğru yola iletmek üzere gönderilmiş ilahi bir kitaptır. Ancak muhatap aldığı insan topluluğunun bilgi düzeyleri, anlayış seviyeleri ve niyetleri farklı olduğu için ayetlerin tamamı aynı açıklıkta değildir. Kur’an ayetleri muhkem ve müteşabih olmak üzere iki gruba ayrılır. Bu yazıda müteşabih ayetlerin mahiyeti, bunların peşine kimlerin takıldığı ve bu çerçevede “Ona ruhumdan üfledim” (نَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِي) gibi ifadelerin nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde durulacaktır.

Müteşabih” kelimesi Arapça’da “birbirine benzeyen, kapalı ve yoruma açık olan” anlamlarına gelir. Terim olarak, manası açıkça anlaşılamayan, zahiri anlamı ile murad edilen anlamı arasında fark bulunan, benzetmeler, teşbihler içeren ayetlere müteşabih ayetler denir.

Kur’an’da bu durum, Âl-i İmrân suresi 7. ayette şöyle ifade edilir:

“O (Allah), sana Kitabı indirendir. Ondan bir kısmı muhkem ayetlerdir, ki bunlar Kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve kendi arzularına göre tevil etmek için onun müteşabih olanlarının peşine düşerler...”  (Âl-i İmrân, 3/7)

Kur’an’da birçok yerde geçen “فَنَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِي - Ona ruhumdan üfledim” (Sad 38/72, Hicr 15/29, Secde 32/9, Enbiya 21/91) ifadesi, müteşabih bir ifadedir. Zira Allah Teâlâ’ Subhan'dır, bir organ veya nefesten münezzehtir, Nefes almaya ihtiyaç duymaz Hayy'dır, Kayyum'dur. Buradaki “ruhumdan” ifadesi zatından bir parça anlamında değil, kendisine izafe edilen bir yaratma, özel bir lütuf ve şereflendirme anlamındadır.

Ruhumdan üfledim” ifadesi, Allah’ın emriyle yaratılan bir şeyi şereflendirmek üzere kendisine nispet etmesidir. Nitekim “Beytullah” (Allah’ın evi), “Nâkatullâh” (Allah’ın devesi) gibi ifadelerde de bu tür bir izafet vardır.
Kur'an'da Cebrail'den ruh (“Ruh’ul-Emîn” (Şuarâ 26/193) ve “Ruh’ul-Kudüs” (Bakara 2/87)) diye bahseder ki Cebrail bir melektir,Rahman'ın yarattığı bir kuludur, Allah'ın zaatından bir parça değildir.
   
Nitekim İsa(a.s)'dan bahseden ayetler bu konuda oldukça açıklayıcıdır:

Çekmişti onlarla arasına bir perde. Biz ona düzgün bir insan şeklinde görünen rûhumuzu (cebrail'i) göndermiştik. (Meryem-17)

Ey meryem oğlu İsa!Sana ve annene (verdiğim) nimet(ler)imi hatırla! hani seni kutsal ruh (cebrail) ile desteklemiştim. (Maide-110)

Ey kitap ehli! Dininizde aşırı gitmeyiniz ve Allah hakkında gerçek olandan başkasını söylemeyiniz. Meryem oğlu İsa, sadece Allah'ın elçisidir; İsa Allah'ın, Meryem'e ulaştırdığı kelimesidir. O'ndan bir ruhtur. (Nisa-171)

İffetini koruyanı da(Meryem).O'na ruhumuzdan üflemiştik, onu ve oğlunu alemlere ayet kılmıştık. (Enbiya-91) 

Kur'an'da Allah, Maide 110' da "destekledim-eyyedtuke", Meryem 17' de "gönderdik-feerselna" diye ifade ederken Enbiya 91' de "üflemiştik-nefahna" der. Bu bağlamda "üflemiştik" ifadesinin, beşeriyatın ağzından çıkan ve nefes vermekle yapılan üfürmeden farklı olarak müteşabih bir ayet olduğu açıktır.

Allah, meleklerini kendisinin çocugu veya parçası sayanları kafir ilan etmektedir: 
"Dediler ki: Rahmân bir çocuk edinmiştir. (Hayır!) O (melekler), sadece ikram edilmiş kullardır. Allah’ın sözünün önüne geçemezler ve O’nun emriyle hareket ederler." (Enbiya 26-27:)

"Onlar, Rahmân’ın kulları olan melekleri dişi varlıklar saydılar. Onların yaratılışına şahit mi oldular?" (Zuhruf-19)

"Yaptılar kullarından ona cüz(parça)." (Zuhruf-15)

Allah, Meryem oğlu İsa'yı ilah sayanları kafir ilan etmektedir
"Şüphesiz ki Meryem oğlu mesih (İsa) Allah'tır!" diyenler elbette kâfir olmuşlardır.(Maide-17)

Allah, Meryem oğlu İsa'yı Allah'ın zaatından bir parça veya çocuğu sayanları kafir ilan etmektedir: 
Yahudiler, "üzeyir[1] Allah'ın oğludur." demişlerdi.Hristiyanlar da "Mesih (i̇sa) Allah'ın oğludur." demişlerdi.Bu, onların ağızlarındaki (anlamsız) sözleridir. Daha önce kâfir olanların sözlerine benzetiyorlar.Allah onları katletsin! Nasıl da döndürülüyorlar!(Tevbe-30)

Müteşabih Ayetlerin Peşine Kimler Takılır?

Ayette belirtildiği üzere, kalplerinde eğrilik olanlar müteşabih ayetlerin peşine düşerler. Bu kimseler, Allah’ın muradını değil, kendi arzularını gerçekleştirmek, fitne çıkarmak ve bâtıl görüşlerini meşrulaştırmak isterler.

Bu kişiler genellikle:

  • Zâhirî anlamda takılıp mecazı inkâr edenler,

  • Kur’an’ı sadece akıl yürütmeyle çözmeye çalışan filozoflar,

  • Batınî anlamlar üreterek gerçek manayı örtmeye çalışan bâtınî gruplar,

  • Dinî hükümleri keyiflerine göre eğip büken bid'at ehli kimselerdir.

Bazı tasavvuf ehli kimseler "Bu ruh nereden geldi? Allah'ın zaatından." gibi ifadeler kullanarak şirke düşmekte ve başkalarının da imanını tehlikeye atmaktadırlar. Haşa ve kella. Ruhun Allah'ın zaatından geldiğine dair bir ifade kur'an'ın hiç bir yerinde bulunmamaktadır. Bu tür ifadeleri kullanan kimselere dikkat etmeli ve inancımıza halal getirmemeye çalışmalıyız. 

Oysa ilimde derinleşmiş müminler, müteşabih ayetlerin Allah katında bir hikmete binaen böyle geldiğini kabul eder, onları muhkem ayetlerle birlikte değerlendirir ve ihtiyatlı bir tevile yönelirler.

Dolayısıyla, müteşabih ayetleri fitne ve bozgunculuk aracı kılanlardan değil, onları anlamaya çalışan, fakat anlamasa da iman edip teslim olanlardan olmak en doğru yoldur.



Evliyaullaha Allah'tan Daha Fazla Teslim Olmak Doğru Bir Davranış MI? ("Yahudiler Allah'ın evliyaları sadece bizleriz dediler."(Cuma-6))

Yoksa Kafirler, Benim yanım sıra evliya edinebileceklerini mi sandılar? Biz, Cehennem'i Kafirlere bir nüzul olarak hazırladık. (Kehf-102...